HPV virüsü nedir, alparslan baksu

HPV Virüsü Nedir? Rahim Ağzı Kanserindeki Rolü ve Tipleri

HPV Virüsünün Tanımı ve Genel Özellikleri

HPV Virüsü Nedir ve Nasıl Bulaşır?

HPV virüsü, insan papilloma virüslerinin kısaltmasıdır. Bu virüs, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar arasında en yaygın olanıdır. HPV virüsü nedir sorusu, günümüzde milyonlarca insanı etkileyen bu enfeksiyonun yaygınlığı göz önüne alındığında oldukça önemlidir. Dünya genelinde milyonlarca insan HPV ile enfekte olmuş durumdadır. Çoğu birey virüsle enfekte olduğunu fark etmeden hayatına devam eder.

HPV, esas olarak deri teması ve mukozal yüzeylerin temasıyla bulaşır. Korunmasız cinsel ilişki, oral seks ve genital temas, bulaş yolları arasındadır. Prezervatif kullanımı bulaş riskini azaltsa da tam bir koruma sağlamaz. Çünkü virüs, prezervatifin kapsamadığı bölgelerden de geçebilir.

HPV enfeksiyonu hem kadınlarda hem erkeklerde görülür. Ancak kadın sağlığı üzerindeki etkileri daha ciddi olabilir. Özellikle rahim ağzı kanseriyle doğrudan ilişkili olduğu için dikkatle izlenmesi gerekir. Kadınlarda görülme sıklığı, cinsel aktif yaşla birlikte artış gösterir. Enfeksiyon, genç yaşlarda daha sık rastlanır ancak bağışıklık sistemi çoğu zaman bu virüsü temizleyebilir.

Enfekte olan bireylerin büyük bir kısmı virüsü birkaç yıl içinde kendi bağışıklık sistemleriyle yok eder. Ancak bazı durumlarda virüs vücutta kalır ve zamanla kansere dönüşebilecek hücresel değişimlere yol açar. Bu nedenle düzenli tarama testleri hayati önem taşır.

HPV ile İlgili Yanlış Bilinenler

Toplumda HPV hakkında birçok yanlış inanış bulunmaktadır. Bunlardan en yaygını, her HPV türünün kansere neden olduğu düşüncesidir. Oysa ki yüzlerce HPV türü vardır ve bunların sadece bazıları yüksek risk taşır. Özellikle HPV 16 ve 18 gibi tipler kansere yol açabilir. Diğerleri ise genellikle zararsızdır.

Bir diğer yanlış bilgi, HPV taşıyan herkesin belirtiler gösterdiğidir. Oysa ki HPV enfeksiyonu çoğu zaman sessiz seyreder. Kişi taşıyıcı olabilir ancak belirti göstermeyebilir. Bu durum, fark edilmeden virüsün yayılmasına neden olur. Bu nedenle cinsel yaşamı aktif bireylerin düzenli test yaptırması önemlidir.

Ayrıca HPV enfeksiyonu bağışıklık sistemi tarafından yok edilebilir. Özellikle genç bireylerde vücut, virüsü kendiliğinden ortadan kaldırabilir. Ancak bu bağışıklık tepkisi kişiden kişiye değişir. Bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde virüs kalıcı hale gelebilir. Bu durum, kansere giden yolu açabilir.

HPV Virüsü Tipleri ve Etkileri

Düşük Riskli HPV Tipleri

HPV tipleri arasında düşük riskli olanlar genellikle ciddi sağlık sorunlarına yol açmaz. Bunların en bilinenleri HPV 6 ve HPV 11’dir. Bu türler, genital bölgede siğil oluşumuna neden olur. Genital siğiller, kozmetik açıdan rahatsız edici olabilir ancak kansere yol açmazlar.

Siğiller bazen tedavi gerektirebilir çünkü hızlı şekilde yayılabilirler. Ancak çoğu zaman bağışıklık sistemi tarafından ortadan kaldırılırlar. Lazer, krioterapi veya ilaç tedavileriyle kontrol altına alınabilir. Düşük riskli HPV tipleriyle enfekte olan bireyler, düzenli kontrollerle sağlıklarını koruyabilirler.

Yüksek Riskli HPV Tipleri

Yüksek riskli HPV tipleri, hücresel değişikliklere ve kansere neden olabilecek potansiyele sahiptir. HPV 16 ve HPV 18, rahim ağzı kanserinin en yaygın nedenleri arasında yer alır. Bunun dışında HPV 31, 33, 45, 52 ve 58 gibi tipler de kanserle ilişkilendirilmiştir.

Bu virüs tipleri, rahim ağzı hücrelerinde yapısal bozulmalara yol açar. Bu bozulmalar, zamanla CIN (servikal intraepitelyal neoplazi) gibi lezyonlara dönüşebilir. Tedavi edilmediğinde, bu hücresel değişimler rahim ağzı kanserine ilerleyebilir.

Yüksek riskli HPV tipleri sadece rahim ağzı kanseriyle sınırlı değildir. Aynı zamanda vulva, vajina, penis, anüs ve orofaringeal kanserlerle de ilişkilidir. Bu nedenle HPV, kadın sağlığı kadar erkek sağlığı açısından da önem taşır. Toplumun tüm bireyleri bu konuda bilinçlenmelidir.

HPV Tiplerinin Kadın Sağlığına Özgü Etkileri

HPV virüsü, özellikle kadın sağlığında önemli sorunlara yol açabilir. Rahim ağzı, vajina ve vulva bölgelerindeki hücreleri enfekte edebilir. Bu bölgelerde görülen lezyonlar, zamanla kansere dönüşebilir. Kadınların düzenli jinekolojik kontrolleri bu nedenle hayati önem taşır.

Virüs, doğurganlık üzerinde de olumsuz etki yaratabilir. Gelişen siğiller veya lezyonlar, rahim ağzı kanalını etkileyebilir. Bu durum, döllenmeyi ve gebeliğin sağlıklı ilerlemesini zorlaştırabilir. Ayrıca tedavi süreçleri doğurganlığı sınırlayıcı etkilere sahip olabilir.

HPV enfeksiyonu gebelik sürecinde de risk taşır. Aktif siğillerin doğum kanalında bulunması, bebeğe bulaşma riskini artırabilir. Bu nedenle gebelik öncesi HPV taraması önerilir. Hamilelik döneminde virüs kontrol altına alınmalı ve doğum şekli buna göre planlanmalıdır.

Kadın sağlığında HPV’nin etkileri sadece fiziksel değildir. Psikolojik etkileri de oldukça belirgindir. HPV pozitif tanısı alan kadınlar stres, kaygı ve sosyal baskı yaşayabilirler. Bu nedenle enfekte bireyler için psikolojik destek sürecin önemli bir parçasıdır.

HPV ve Rahim Ağzı Kanseri Arasındaki İlişki

Rahim Ağzı Kanseri Riski Nasıl Oluşur?

Rahim ağzı kanseri, yüksek riskli HPV tiplerinin kalıcı enfeksiyonu sonucunda gelişir. Bu virüs, servikal hücrelere yerleşir ve zaman içinde DNA yapısında değişikliklere neden olur. Hücrelerde başlayan bu bozulma, anormal hücre çoğalmasıyla devam eder. Bu süreçte hücreler kontrolsüz şekilde bölünür ve doku yapısı değişmeye başlar.

HPV enfeksiyonu sonrası başlayan hücresel bozulmalar tıbbi olarak CIN (servikal intraepitelyal neoplazi) olarak tanımlanır. CIN, üç farklı evrede incelenir: CIN 1, CIN 2 ve CIN 3. İlk evrede hücresel değişiklikler hafif seyrederken, üçüncü evrede kanser öncesi ciddi bir tablo ortaya çıkar. Bu nedenle düzenli tarama testleriyle erken evre lezyonların tespiti hayati önem taşır.

Bağışıklık sistemi, HPV enfeksiyonuna karşı önemli bir savunma mekanizması geliştirir. Güçlü bir bağışıklık sistemi virüsü yok edebilir ve hücresel değişimlerin önüne geçebilir. Ancak bazı bireylerde bağışıklık sistemi yeterli tepkiyi veremez. Bu durumda enfeksiyon kalıcı hale gelir ve hücresel dejenerasyon kaçınılmaz olur.

Kalıcı HPV enfeksiyonu, yıllar içinde kansere dönüşebilecek bir süreç başlatır. Bu süreç genellikle sessiz ilerler. Herhangi bir belirti göstermeden ilerlediği için tanı konması gecikebilir. Kadınlar, bu nedenle düzenli jinekolojik kontrol ve testlere yönlendirilmelidir. Özellikle riskli yaş aralığında bu kontroller aksatılmamalıdır.

Tanı Süreci ve Tarama Testleri

Rahim ağzı kanserini erken evrede tespit etmek mümkündür. Bunun için geliştirilmiş çeşitli tarama testleri mevcuttur. En yaygın kullanılan yöntem Pap smear testidir. Bu test, rahim ağzından alınan hücre örneklerinin mikroskobik incelemesine dayanır. Anormal hücre değişimleri bu yöntemle erkenden fark edilebilir.

Pap smear testinin yanında HPV DNA testi de tanı sürecinin önemli bir parçasıdır. Bu test, servikal bölgede HPV varlığını ve tipini belirlemeye yardımcı olur. Özellikle yüksek riskli HPV tiplerinin saptanmasında güvenilir sonuçlar verir. Kadınların belirli aralıklarla bu testleri yaptırması, kanser gelişimini önlemede kritik rol oynar.

Anormal sonuçlar elde edildiğinde, daha ileri tanı yöntemlerine geçilir. Kolposkopi, rahim ağzının büyütmeli özel bir cihazla incelenmesini sağlar. Gözle görülen lezyonlardan biyopsi alınarak patolojik analiz yapılır. Bu analiz, hücresel değişimin evresini netleştirir ve tedavi planının temelini oluşturur.

Tarama testlerinin düzenli yapılması, kansere karşı en etkili savunmalardan biridir. Gelişmiş ülkelerde bu testlerin yaygın kullanımı sayesinde rahim ağzı kanseri oranları önemli ölçüde düşmüştür. Türkiye’de de bu testlere erişim artmaktadır. Kadınların bu haklardan yararlanması teşvik edilmelidir.

HPV Aşısının Önemi ve Koruyucu Rolü

HPV Aşısı Nedir ve Nasıl Uygulanır?

HPV aşısı, insan papilloma virüsünün bazı türlerine karşı bağışıklık geliştirmek amacıyla uygulanır. Aşının en bilinen iki formu Gardasil ve Cervarix’tir. Gardasil, hem düşük hem yüksek riskli tiplere karşı koruma sağlar. Cervarix ise özellikle kansere yol açan tip 16 ve 18’e karşı etkilidir.

Aşı, kas içine enjeksiyon şeklinde uygulanır. Genellikle üç dozdan oluşan bir şema izlenir. Ancak yaşa ve cinsiyete göre doz sayısı değişebilir. 9–14 yaş arası bireylerde iki doz yeterli olurken, daha ileri yaşlarda üç doz önerilir. Uygulama aralıkları sağlık otoritelerinin protokollerine göre belirlenir.

HPV aşısı hem kadınlara hem erkeklere uygulanabilir. Erkeklerin aşılanması, toplum genelinde virüs yayılımını azaltır. Aynı zamanda penis, anüs ve boğaz kanserlerine karşı koruma sağlar. Toplum bağışıklığı oluşturmak için geniş kapsamlı aşılama programları önem taşır.

Aşının Etkinlik Düzeyi

HPV aşıları, bilimsel çalışmalarla yüksek etkinlik göstermiştir. Aşılanan bireylerde siğil ve rahim ağzı kanseri oranı ciddi oranda düşmüştür. Özellikle erken yaşta aşılanan bireylerde bağışıklık daha güçlü gelişir. Bu sayede virüs vücuda yerleşemez.

Aşı, kanser oluşumuna neden olan HPV tiplerine karşı %90’a kadar koruma sağlayabilir. Aşıdan tam etki almak için tüm dozların tamamlanması gerekir. Eksik doz uygulamaları yeterli koruma sağlamayabilir. Bu nedenle doz takibi dikkatle yapılmalıdır.

Aşının etkinliği yıllar boyunca devam eder. Ancak zamanla bağışıklık düzeyi azalabilir. Bu durumda hatırlatma dozları gerekebilir. Uzun vadeli koruma için sağlık kontrolleri ihmal edilmemelidir.

Aşının Uygulanması İçin En Uygun Zaman

HPV aşısı, cinsel yaşama başlamadan önce uygulandığında en yüksek korumayı sağlar. Bu nedenle aşı 9–14 yaş aralığında önerilir. Bu yaş grubunda bağışıklık sistemi daha güçlü tepki verir. Ayrıca virüsle karşılaşmadan önce aşılanmak, bulaş riskini ortadan kaldırır.

Aşı, 26 yaşına kadar önerilen yaş grubunda yer alır. Ancak bazı sağlık rehberleri, 45 yaşına kadar da uygulanabileceğini belirtir. Özellikle risk grubundaki bireylerde geç yaşlarda da koruyucu etkisi olabilir. Aşının uygulanabilirliği, doktor değerlendirmesiyle belirlenmelidir.

Toplum genelinde HPV aşısının yaygınlaştırılması, rahim ağzı kanseriyle mücadelede devrim yaratabilir. Aileler çocuklarını erken yaşta aşı konusunda bilinçlendirmeli ve desteklemelidir. Sağlık politikaları bu konuda halkı teşvik edecek şekilde geliştirilmelidir.

HPV’den Korunma ve Toplumsal Farkındalık

Bireysel Korunma Yöntemleri

HPV enfeksiyonuna karşı bireysel korunma yöntemleri oldukça etkilidir. Bu yöntemleri uygulayan bireyler, enfeksiyon riskini önemli ölçüde azaltabilir. Korunma yöntemlerinin başında prezervatif kullanımı gelir. Prezervatif, cinsel ilişki sırasında doğrudan temasın büyük bölümünü engeller. Ancak virüs, cilt temasıyla da bulaşabildiği için prezervatif yüzde yüz koruma sağlamaz. Buna rağmen düzenli ve doğru kullanımı, riski büyük oranda düşürür.

Düzenli tarama testleri, hem korunma hem erken tanı açısından büyük önem taşır. Pap smear ve HPV DNA testleri, kadınların enfekte olup olmadığını gösterebilir. Bu testler sayesinde, rahim ağzı hücrelerindeki değişiklikler erkenden tespit edilir. Tarama testlerine belirlenen aralıklarla katılmak, hastalığın ilerlemesini engeller. Bu uygulama, özellikle cinsel olarak aktif kadınlarda rutin hale getirilmelidir.

HPV aşısına uyum da bireysel korunmada kritik rol oynar. Aşı, virüsün vücuda yerleşmesini engeller ve bağışıklık oluşturur. Sağlık kurumları tarafından belirlenen aşı takvimine sadık kalmak gerekir. Dozlar eksiksiz ve zamanında uygulandığında yüksek koruma sağlar. Aşı sadece bireysel değil, toplumsal bağışıklık açısından da gereklidir.

Toplumda Bilinçlendirme ve Eğitim

Toplumsal düzeyde farkındalık yaratmak, HPV ile mücadelede en etkili yöntemlerden biridir. Sağlık kampanyaları, toplumun geniş kesimlerine ulaşarak bilgi eksikliklerini giderir. Broşürler, kamu spotları ve sosyal medya içerikleri, bu bilgilendirme çalışmalarında yaygın olarak kullanılır. Halkın bilinç düzeyi arttıkça, tarama ve aşılama oranları da yükselir.

Okullarda verilen cinsel sağlık eğitimi, bu farkındalık sürecinin temel taşıdır. Ergenlik dönemindeki bireyler, HPV hakkında doğru bilgi edinmelidir. Eğitim müfredatına entegre edilen sağlık dersleri, öğrencilerin erken yaşta bilinçlenmesini sağlar. Böylece cinsel yolla bulaşan hastalıklarla mücadele daha sistematik hale gelir.

Sağlık çalışanlarının da toplum bilgilendirmesinde aktif rol alması gerekir. Hekimler, hem bireyleri hem aileleri bilinçlendirebilir. Klinik ortamlarında yapılan bilgilendirme oturumları, bireysel sorulara da yanıt sunar. Bu etkileşimler, bireylerin güvenli kararlar almasını kolaylaştırır.

Yaygınlaştırılması Gereken Bilgiler

Toplumda hâlâ yaygın olarak bilinmeyen bazı gerçekler vardır. Bunların başında, erkeklerin de HPV taşıyıcısı ve bulaştırıcısı olabileceği gelir. Erkekler çoğu zaman belirti göstermeden virüsü taşır. Bu nedenle farkında olmadan partnerlerine bulaştırabilirler. Bu gerçek, korunma yöntemlerinin sadece kadınlara değil erkeklere de yönelik olması gerektiğini gösterir.

HPV aşısı sadece kadınlar için değildir. Erkekler de aşılanarak hem kendi sağlıklarını koruyabilir hem toplum bağışıklığını destekleyebilir. Erkeklere yapılan aşı, genital siğil ve penis, anüs, boğaz kanserlerine karşı koruma sağlar. Ayrıca virüsün kadınlara bulaşmasını da engeller. Aşı programlarının kapsayıcı olması bu nedenle son derece önemlidir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili yanlış algılar, toplumsal sessizliğe neden olur. Bu hastalıklar utanılacak bir durum olarak görülmemelidir. Eğitim ve bilgilendirme çalışmaları, bu tabuların kırılmasına yardımcı olur. Toplumun tüm kesimlerine açık ve net mesajlar verilmelidir.

HPV Enfeksiyonunun Belirtileri ve Takibi

Belirti Gösteren HPV Enfeksiyonları

HPV enfeksiyonları her zaman belirti göstermez. Ancak bazı bireylerde fiziksel bulgular ortaya çıkar. En yaygın belirtisi genital siğillerdir. Bu siğiller genellikle cinsel organlarda, anüs çevresinde ya da kasık bölgesinde görülür. Et beni şeklinde olabilir ve zamanla büyüyebilir. Kaşıntı, yanma ya da ağrı hissiyle birlikte de seyredebilir.

Kadınlarda enfeksiyonun servikal bölgeye yerleşmesi, bazı jinekolojik belirtilere neden olabilir. Anormal vajinal akıntılar, ilişki sonrası kanama ve düzensiz adet görme bu belirtiler arasında yer alır. Bu şikayetler başka hastalıklarla da ilişkili olabilir. Ancak HPV varlığını dışlamak için mutlaka jinekolojik değerlendirme yapılmalıdır.

Belirti Göstermeyen ve Gizli Kalan Vakalar

HPV’nin en tehlikeli yönlerinden biri, uzun süre belirti vermemesidir. Bazı bireyler virüsü yıllarca taşısa da hiçbir şikâyet yaşamaz. Bu sessiz enfeksiyonlar, zaman içinde ciddi hücresel bozulmalara neden olabilir. Bu süreç genellikle CIN evreleriyle ilerler ve kansere dönüşebilir.

Belirti göstermeyen vakaların tespiti için düzenli kontroller şarttır. Özellikle Pap smear ve HPV DNA testleri, bu tip enfeksiyonları erken evrede ortaya çıkarır. Bu testler sayesinde hücresel değişiklikler fark edilir ve gerekli tedaviye başlanır. Belirti göstermeyen taşıyıcılar toplumda farkında olmadan bulaş zincirini devam ettirebilir. Bu nedenle testler yalnızca riskli kişiler için değil, tüm cinsel aktif bireyler için önerilir.

HPV Pozitif Kişiler İçin Takip Protokolü

HPV pozitif tanısı alan bireyler için izlenecek yol oldukça net ve sistematiktir. İlk olarak yıllık Pap smear testi ve HPV DNA testi takibi önerilir. Bu testlerle virüsün durumunun değişip değişmediği izlenir. Eğer virüs vücuttan atılmazsa, takip süreci daha yakından yapılır.

Kolposkopi sıklığı, bireyin enfeksiyon tipi ve hücresel değişim derecesine göre belirlenir. Kolposkopi sırasında gözle görülür anormallikler tespit edilirse biyopsi yapılır. Biyopsi sonucuna göre tedaviye başlanır. Hafif değişiklikler izlenirken, ileri düzey lezyonlar cerrahi müdahale gerektirebilir.

Uzman hekimlerin önerdiği takip protokolüne tam uyum sağlanmalıdır. Kişi kendini sağlıklı hissetse bile virüs vücutta ilerleyebilir. Tedavinin başarısı düzenli kontrole bağlıdır. Ayrıca bu süreçte psikolojik destek de önemli bir yer tutar. Kişinin bilinçli olması ve süreci doğru yönetmesi iyileşme şansını artırır.

HPV Tanısı Alan Kadınlara Psikolojik Destek ve Sosyal Yaklaşım

Stigmatizasyon ve Toplumsal Yargılar

HPV tanısı alan birçok kadın, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir mücadeleyle karşı karşıya kalır. Cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili toplumda hâlâ yaygın olan ön yargılar, bu süreci daha da zorlaştırır. Pek çok birey, HPV’yi ahlaki bir sorun olarak görme eğilimindedir. Bu durum, tanı alan kadınlarda suçluluk, utanç ve sosyal dışlanma gibi duygulara neden olur.

Kadın sağlığı toplum tarafından çoğu zaman cinsellik ekseninde değerlendirilir. Bu durum, kadının birey olarak yaşadığı sağlık sorunlarını dile getirmesini zorlaştırır. HPV enfeksiyonu geçiren kadınlar, çoğu zaman çevreleriyle bu durumu paylaşmaktan çekinir. Destek aramak yerine yalnızlaşmayı tercih edebilirler. Bu yalnızlık, psikolojik yükü artırır ve tedavi sürecini olumsuz etkiler.

Toplumsal yargılar, özellikle genç kadınlar üzerinde ağır bir duygusal baskı yaratır. Kadınlar, ilişkilerinde veya aile içinde damgalanma korkusuyla içe kapanabilir. Bu durum, hem ruhsal sağlıklarını zedeler hem de tıbbi desteğe ulaşma motivasyonlarını düşürür. Oysa ki HPV, dünya çapında milyonlarca insanın karşılaştığı yaygın bir enfeksiyondur. Bu gerçeğin topluma anlatılması, önyargıların kırılması açısından çok değerlidir.

Uzman Klinik Desteğinin Önemi

HPV tanısı sonrası, kadınların sadece tıbbi değil psikolojik destek de alması gerekir. Bu noktada uzman klinik desteği kritik bir rol oynar. Psikolojik danışmanlık, kadının yaşadığı duygusal dalgalanmaları anlamlandırmasına ve sağlıklı şekilde işlemesine yardımcı olur. Profesyonel destek alan bireyler, süreci daha güçlü ve bilinçli şekilde yönetebilir.

Tedavi sürecinde hasta mahremiyeti en az fiziksel sağlık kadar önemlidir. Mahremiyete saygı gösteren sağlık merkezleri, hastanın güven duymasını sağlar. Kadın, yaşadığı durumu rahatça paylaşabildiğinde destek sistemine daha kolay erişir. Bu güven ortamı, tedaviye uyumu da artırır. Mahremiyet, her aşamada sağlık çalışanlarının önceliği olmalıdır.

Uzman hekimler, HPV hakkında bilimsel ve doğru bilgi vererek hastaları yönlendirmelidir. İnternette dolaşan yanlış bilgiler, kadınları paniğe sürükleyebilir. Bu nedenle hekimler, bilgiye dayalı net açıklamalar yapmalı ve hastanın tüm sorularını sabırla yanıtlamalıdır. Kadınlar, ancak doğru bilgiye ulaşabildiklerinde güvenle karar alabilir.

HPV süreci, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda toplumsal ve psikolojik bir meseledir. Kadınların güçlendirilmesi, bilgiyle ve anlayışla mümkündür. Toplum olarak utanma kültüründen bilgi kültürüne geçiş yapılmalıdır. Bu geçiş, sağlık okuryazarlığına yapılan her katkıyla mümkün hale gelir.

Sen de HPV hakkında daha fazla bilgi almak ve uzman desteğiyle güvenli bir takip süreci başlatmak istersen, Prof. Dr. Alparslan Baksu’nun kliniği ile şimdi iletişime geç.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

HPV virüsü herkeste kansere yol açar mı?

Hayır. HPV’nin birçok tipi vardır ve sadece bazı yüksek riskli türler kansere neden olabilir. Bağışıklık sistemi çoğu enfeksiyonu kendiliğinden temizleyebilir.

HPV virüsü sadece kadınlarda mı görülür?

Hayır. HPV hem kadınlarda hem erkeklerde görülebilir. Erkekler de virüsü taşıyabilir, bulaştırabilir ve bazı kanser türlerine yakalanabilir.

HPV aşısı olan bir kişi yine de enfekte olabilir mi?

Aşı, en yaygın ve tehlikeli HPV tiplerine karşı koruma sağlar. Ancak aşılanmış kişiler yine de nadiren diğer tiplere karşı enfekte olabilir.

HPV enfeksiyonu tedavi edilebilir mi?

HPV’nin doğrudan tedavisi yoktur, ancak enfeksiyonun neden olduğu siğiller ve hücresel değişiklikler tedavi edilebilir. Düzenli takip çok önemlidir.

HPV testi ne sıklıkla yapılmalı?

Kadınların 21 yaşından itibaren düzenli olarak Pap smear ve 30 yaş sonrası HPV DNA testi yaptırması önerilir. Takip aralıkları hekim önerisiyle belirlenmelidir.