Gebelik süresi son adet tarihinin ilk gününden başlamak üzere 280 gün veya 40 haftalık bir dönemdir. Fakat bu süre kadınların cinsel beraberlik gününe göre hesapladıkları gebelik süresiyle uyuşmamaktadır. Gebelik başlangıcını, döllenmenin başladığı günden itibaren başlatacak olursak bu süre yaklaşık 15 gün kadar kısalacaktır. Gebelik süresinin sonuna doğru, henüz kesin kanıtlanamamış faktörlerin etkisiyle doğum ağrıları başlar. Gebeliğin özellikle son aylarındaki muayenelerde bebeğin anne karnındaki pozisyonu ve önde gelen kısmı belirlenir. İlk gebeliklerde, doğumdan birkaç hafta önce bebeğin başının doğum kanalına yerleşmesi gerekmektedir. Bu bize bebeğin normal doğma şansını gösterecektir. Bebeklerin % 95 kadarı baş önde olarak doğum kanalına girerler. Makat önde gelişlerde doğum şekli hekimin deneyimi ve ailenin tercihine göre belirlenir. Çünkü doğum sırasında bebeğin zarar görme riski vardır. Yan (transvers) ve çapraz (oblik) duruşlarda normal doğum şansı yoktur. Fakat bebeğin pozisyonun değiştirilmesi için, doğum ağrıları başlamadan önce bebeği çevirme (versiyon) manevraları tanımlanmıştır. Eğer aile bu menevraların risklerini kabul ederse, normal doğum şansı vermek için denenebilir.
Gerçek doğum ağrılarının başlamasından birkaç gün önce, halk arasında “nişan” denilen kanlı-sümüksü bir akıntının gelmesi doğumun habercisidir. Önceleri günde birkaç kez olan doğuma hazırlık ağrıları, gebeliğin 38-42 haftaları arasında giderek artar. Seyrek ve düzensiz olan ağrılar, giderek sıklaşır ve güçlü hissedilmeye başlanır. Ağrıların araları 5 dk.nın altına indiği ve yarım dakikadan fazla sürmeye başladığı zaman doğum ağrılarının başladığından söz edebiliriz.
Normal doğum 3 evreye ayrılabilir.
1. Birinci evre: Doğum ağrılarının başladığı ve rahim ağzının tam olarak açıldığı dönem arasındaki geçen süredir. Kendi arasında latent (başlangıç, gizli) ve aktif dönem olarak ikiye ayrılır. Düzenli ağrılara rağmen rahim ağzı açıklığının yavaş arttığı dönem latent dönemdir. Rahim ağzının yaklaşık 4 cm. açıklığa ulaşıncaya kadar geçen süre olarak kabul edilir. Bundan sonra rahim ağzının tam açık oluncaya kadar geçen zamana ise aktif faz denir.
2. İkinci evre: Rahim ağzının tam açıklığından bebeğin doğmasına kadar geçen dönemdir. Bu dönemde bebek ıkıntılı ağrılarla doğum kanalında ilerletilir. Genellikle 1-2 saat kadar sürer.
3. Üçüncü evre: Bebeğin doğumuyla bebek eşinin (plasenta) doğumu arasında geçen dönemdir. En fazla 30 dk. kadar sürer.
Doğuma yakın zamanda gebeyi uyarması gereken olaylar nelerdir?
1. Vaginadan sıvı gelmesi: Gebeliklerin % 10 kadarında zarlar doğum ağrıları başlamadan yırtılır ve vaginadan sıvı gelmeye başlar. Bu durum hemen doktora başvurmayı gerektiren bir durumdur.
2. Alt karında hissedilen düzenli ve şiddetli kasılmalar: Doğum ağrılarının başladığını gösterir.
3. Vaginal kanama: Az miktarda kanama rahim ağzının genişlemesi nedeniyle, aşırı kanama ise bebek eşinin rahimden erken ayrılması (dekolman plasenta), bebek eşinin önde gelmesi vb. nedenlerle oluşabilir.
4. Bel ve karın bölgesinde beklenen doğum ağrılarından çok şiddetli ağrı hissedilmesi bebek eşinin rahimden erken ayrılması veya rahim yırtılmasına (özellikle eski sezaryenli ve myom ameliyatı geçirmiş hastalarda) işaret edebilir.
Dikişli doğum (epizyotomi) hangi durumlarda uygulanmaktadır?
Eskiden ilk doğumların hemen hepsine, ayrıca doğum kanalında ciddi yırtıklara sebep olabilecek iri bebek, makat gelişi gibi durumlarda dikişli doğum önerilmekteydi. Bu uygulamanın kadının doğum yollarındaki hasarlanmayı önleyeceği kabul ediliyordu. Fakat son yıllarda bu konuda yapılan ayrıntılı çalışmalar, doğumda dikişin her zaman beklenen faydaları sağlamadığı, hatta bazı sakıncalar yarattığı ( kronik ağrı, cinsel ilişkide rahatsızlık) belirlenmiştir. Bu nedenle günümüzde bebeğin çıkış yolunda yüksek yırtılma riski olan, bebek kalp atımlarının bozulduğu, bebekte omuz takılması olduğu vb. durumlarda dikişli doğum uygulanmaktadır. Bunun dışında doğumların hepsi dikişsiz yapılmaya çalışılmaktadır. Doğum yolunda meydana gelebilecek hafif yırtıklıklar kolaylıkla tamir edilmekte ve annede kalıcı bir sorun oluşturmamaktadırlar.
Doğum sonrası takip nasıl olmalıdır?
Doğum sonrası ilk 1-2 saat çok önemlidir. Rahim toplanmaması (atoni) ve aşırı kanama en sık bu dönemde görülür. Bu nedenle doğum yapmış kadın her 15 dk. da bir kontrol edilmelidir. Rahim toplanmaması erken saptanırsa ilaç tedavisi ile düzeltilebilir. Aksi halde, eğer hekim deneyimli ise rahim koruyucu ve kanama durdurucu ameliyatlarla, deneyimli değilse rahim alma ameliyatları ile hastanın hayatı kurtarılabilir.
Enzirme ne zaman başlamalı?
Engel bir durum yoksa, emzirme doğumdan sonra mümkün olan en kısa zamanda başlamalıdır. Her 2-3 saatte bir periyodik olarak emzirilmelidir. Emzirme tekniği anneye doğru şekilde öğretilmelidir. Bu hem sütün daha çabuk gelmesini sağlayacak, hem de meme başı çatlaklarını önleyecektir. Emzirmede her bir meme 15. dk. dan fazla verilmemeli, verilme sırası değiştirilmelidir. Emzirme sonrası meme başı kaynamış soğutulmuş su ile temizlenmeli ve çatlak önleyici kremler kullanılmalıdır. İlk birkaç gün bebeği doyuracak kadar süt gelmeyecektir. Fakat anne sabırla emzirmeye devam etmeli ve bol sıvı almalıdır.
Kan uyuşmazlığı iğnesi ne zaman yapılır?
Anne kan grubu Rh(-), bebek kan grubu Rh(+) olduğu durumlarda doğum sonrası anneye uyuşmazlık iğnesi (Rh immunglobülin) yapılmalıdır. Bu daha sonraki gebelikler için önlemlidir.
Lohusalık dönemi ne kadar sürer? Önemi nedir?
Lohusalık doğum sonrası 6 haftalık kadar bir dönemi kapsar. Bu dönemde kadında gebelik sırasında meydana gelmiş olan olağan (fizyolojik) değişiklikler geriye döner. Bu dönemde görülen lohusalık akıntısının (loşi) rengi zamanla değişir. Önceleri kırmızı, sonra kahverengi en sonunda da sarı renkli olur.
Lohusalık döneminde kadın vücudu, büyük değişiklikler yaşadığı ve doğum gibi bir travmatik olay yaşadığı için cok hassastır. Bu dönemde enfeksiyonlar oluşabilir. Emzirme nedeniyle kadının uykusunun önemli oranda azaldığı bu dönemde, ateş yüksekliği ve ağrı şikayetleri dikkate alınmalı ve hekime başvurulmalıdır.
Leave a Reply